İş ilişkisinin en önemli unsurlarından bir tanesi de işçinin sadakat yükümlülüğüdür. Sadakat yükümlülüğü ise kaynağı doğruluk, dürüstlük, iyi niyet, ahlak, etik gibi kavramlar alır. Sadakat ve güven birbirleri ile tamamlayan iki önemli olgudur. Öyle ki, sadakatin olmadığı bir yerde güvenden de bahsedilemez.
İş sözleşmelerinin işverenin belirlediği etik ilkelere aykırılık nedeniyle feshin temelinde, işverenin işçisinin yaptığı fiil nedeniyle artık ona güven (e)memesi yatar. Bu durum da sözleşmenin geçerli veya haklı nedenle feshi olarak karşımıza çıkar.
İşveren yönetim hakkı kapsamında işin işleyişi ile ilgili bir takım kural ve ilkeler benimseyebilir. Aynı zamanda bu ilkeleri bir talimat haline getirerek, işçinin talimatlara uymasını isteyebilir. Şirket etik ilkelerinin temel özelliği tüm çalışanları ilgilendirmesi ve objektif nitelikte oluşudur. Usulsüz işlemler, menfaat temini, çıkar çatışması gibi temel konular etik ilkelerin ana gündemi olabilir.
Yargı açısından baktığımızda, etik ilkelerde belirtilen kural ihlallerin sözleşmenin haklı veya geçerli nedenle feshi sonucuna kadar götürebileceği sonuna varılmaktadır. Yargı temel incelemesini, işlenen fiile ilişkin bir etik kuralın ihlal edilip edilmediği, etik kural bulunmasa bile bu ihlalin doğruluk dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil edip etmediği, objektif bir inceleme yapılıp yapılmadığı konusunda yoğunlaştırmaktadır.
Örnek vermek gerekirse Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2014/3835 E. , 2014/13290 K. 28.04.2014 Tarihli konu olan olayda Bölge Müdürü olarak çalışan işçinin emri altındaki acentelerden birisine kendi adına kredi çektirmesini davacının görevi gereği doğruluk ve etik olmadığı gerekçesi ile iş akdinin feshini geçerli kabul etmiştir.
Yine 9. Hukuk Dairesi 2017/23 E. , 2018/1577 K. 05.02.2018 tarihli bir başka kararında ise bir firmada bölge satış sorumlusu olarak çalışan işçinin kendi bölgesinde bulunan bir bayinin şirket mallarını satın alması için şahsi kredi kartından para çektirdiği ve böylelikle prim miktarını artırdığı, davacının bu davranışının güven ilişkisini bozduğundan feshin geçerli olduğu sonucuna varılmıştır.
Son olarak 9. Hukuk Dairesinin 2017/26346 E. , 2017/17905 K. 09.11.2017 tarihli kararında etik araştırma raporuna göre müşteriler için yapmadığı harcamaları onlar için yapmış göstererek fiş düzenlettirdiği anlaşılan davacının bu davranışının doğruluk ve bağlılığa aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Şu hâlde yukarıda gördüğümüz her üç Yargıtay kararındaki temel özellik de işçinin fiilinin işverenin güvenini sarsması ve iş sözleşmesinin devamı imkânının artık kalmamasıdır. Sonuç olarak, şirket kültürü ve yapılan iş ile ilişkili olarak etik kuralların hazırlanması ve buna ilişkin yaptırımların belirlenmesi son derece önemlidir. Hatta bu konuda eğitimler düzenlenerek çalışanların farkındalıklarının artırılması, şirket içi suiistimallerin asgariye inmesine neden olabilecektir. Kuralın olduğu yerde, keyfi davranma alanı da son derece daralacaktır. Yargı süreçlerinde de kuralın ihlal edilip edilmediği temel değerlendirme konusu olacaktır.
コメント